16 Aralık 2008 Salı

Mutluluğun resimleri








Canımın içi kardeşim, yaklaşık 32 yıl önce ...















Boncuğum, evimin kralı..







Bu küçük kızın resmini ilk gördüğümde ağladığımı hatırlıyorum... Keşke bulabilsem, keşke kimseyi sevmediğim kadar sevsem onu diye düşünmüştüm.










Coşkun beyin küçüklüğü




Coşkun beyin şimdiki halleri :)



















Bodrum'da 2 yıl önce çekmiştim bu fotografı. Daha önce denize giren bir ördek ailesi görmüşmüydünüz ? Ben görmemiştim..






Norveç'ten eski bir dostun çektiği fotograf, sabaha karşı çekilmiş , üzerinde oynanmamış muhteşem bir mavilik. Kendi gözümle görmeyi çok isterdim .


Canım arkadaşımın Defne'si...O da büyüdü :)

25 Kasım 2008 Salı

Öylesine..

Artık melankoli yazılar dönemi bitti. Daha güzel şeylerden, hayattan yazmak istiyorum. Birinin okuyup okumaması önemli değil bu noktada , bana iyi geliyor yazmak.

Bu arada bir itiraf : Ben blogmania oldum. Ne kadar güzel bloglar, ne kadar güzel insanlar varmış bu internet dünyasında. Ve tesadüflere inanmasamda bir şekilde bloglarını takip ettiğim insanlar genelde hayvan ( özellikle kedi) sever. Birbirimizi mıknatıs gibi çekmeyemi başladık yoksa bu ülkede hayvan sever sayısı artıyor mu( hiç sanmıyorum) ? Belkide hayvan sever insanlar duygularını daha kolay paylaşıyorlar, daha bir maskesizler . Bilmiyorum ama garip geliyor bana.

Geçen gün mutluluk defterimi buldum yeniden. Güzel olan herşeyin resmini kesip bu deftere yapıştırıyordum bir zamanlar. Bazen bir dergiden kestiğim insan portresi, bazen daha önce görmediğim ilginç bir mobilya, bazen yarış arabaları, sık sık çoçuk ve hayvan resimleri gibi. Birde beğendiğim yazılar, makaleler. Her sayfasında gülümsememe sebep olan, beni mutlu eden resimler, yazılar. Size de tavsiye ederim , ben böyle resimleri kesmeye ve yapıştırmaya devam edeceğim defterime.

Geçen pazar evimden çıkmadım . Moral ve fiziksel olarak kendimi çok iyi hissettiğim bir gün oldu. Günlerdir yaşadığım bunalımlardan dolayı , ... götüren evimi temizledim, kışlık eşyalarımı çıkarttım, kullanmadığım kıyafetleri kapıcıya verdim, dolaplardaki boş yerleri kullanarak bir sürü dağınıklığımı yok ettim. Detay temizliği de Neslihan'a bıraktım. Çok verimli bir gün oldu benim için, inanılmaz yorgun ama mutluydum gün sonunda. Sanırım sadece ruhtaki temizlik yetmiyor, insan çevresini de boşaltmak, temizlemek istiyor arasıra. Tabiki bu arada Neslihan'ın oraya buraya tıktığı bir sürü şeyide buldum. Yoga minderim ( yuppi tekrar başlayacağım yogaya) , boks topum, en sevdiğim pamuklu pijamalarım vs.. Saç maşam ve dans eden ineğim hala kayıp. Neslihan babanıza sorun diyor (Londra'dayken pisiciklerime bakmak için bende kalmıştı) , babamda "ben ne yapayım kızım onları" diyor, şimdi sorumlu kim ??? Saç maşam kesin bir yerlere tıkıldı kaldı, ineğimde düştü kırıldı herhalde, benden saklıyorsunuz dimi alçaklar sizi...Bulucam suçluyu bir gün...

Şimdi gidiyorum...Gözüm üstünüzde olacak...

20 Ekim 2008 Pazartesi

Birileri beni durdursun!!

Bu yazının başlığı şöylede olabilirdi ; "yettin artık", "biri beni tokatlasın", "kurtulmam lazım" vs vs...Günlerdir yazmak istiyorum ama içimdeki kelimeler bir türlü parmak uçlarımdan dökülmüyor. Londra'dan döneli bir ayı geçti ama ben hala orada yaşıyorum. Gündüzleri iş beni oyalıyor ama akşamları yaptığım tek şey bilgisayarın önünde Facebook ve Hotmail'de F5 F5 refresh yapmak. Evet itiraf ediyorum bir aydır salaklar gibi Londra'yı hayal ediyorum. Büyülenmiş gibiyim, neden kurtulamıyorum bilmiyorum.

Yukarıdaki paragrafı epey önce yazdım ama dedim ya başladığım hiç birşeyi bitiremiyorum bu aralar. Neyse boşverelim yukarıdayı.. Bu gece çok eğlendim. Evde kedilerimle kim yatakta daha yükseğe zıplayabilir yarışması oynadık, tabiki ben yendim onları. Ama, kimin cırmığı daha çok kanatır yarışmasını Boncuk kazandı. Olsun bende göğse bastırıp, bunaltma yarışmasında alıcam intikamımı. Zafer benim olacak hahahahha yaşasın kötülük...

Arkadaşım diyorki sende gizli bir cazibe var... Yok ya, bir de ben görsem neredeymiş o cazibe... Olsun yinede mutluyum. Kedilerim , ben ve beni seven birkaç arkadaşım. Biz mutluyuz. Dans etmeyi seviyorum, dönmeyi seviyorum, okumayı seviyorum, hayatla dalga geçmeyi seviyorum... Olacak biliyorum, bir gün beyaz yelkenli bir teknemde olacak ve bir de bebeğim. Çıkmayan candan umut kesilmez :) Sanırım deliriyorum, olsun deli halimi de seviyorum...

Şimdi meşgul etmeyin beni, Limon Çoskun'u kovalıyor, bende banyo kapısında pusuya yatıyorum :)) Şimdiki oyun kim kimin ödünü patlatacak....


Selamlar sevgiler hepinize.....

16 Eylül 2008 Salı

Sevmek ve aramak üzerine denemeler..

Aşağıdaki yazıyı sanırım bir sene önce yazmışım ..

**********
Her anı hafızama kazısam da bazı şeylerin zamanla silindiğini anlayabiliyorum. Geçen bunca seneden sonra her şeyi şimdi oluyorcasına hatırlamaya çalışsam bile, gün geçtikçe eksik parçaları hissetmeye başladım.

Ne var ki, alt tarafı sevilmek ve sevmek istiyordum değil mi? Bu kadar basitti her şey . Belki de basitti evet ama ben hiç böyle algılamadım. Şimdi geriye dönüp baktığımda kimleri sevmişim, neden sevmişim, şimdi nerdeler , bende ne izler bıraktılar ? hiç birine cevap veremiyorum .
Her neyse, aşk yaşandığı zamanda eşsiz ve büyüktür, bunu ancak bu yaşımda anladım. Sen kendini nasıl görüyorsan , algılanmanda aynı oluyormuş . Mesela kimseyi sevmemek, seni acılara karşı koruyor ama hiçbir zaman yetmiyor insana, hep bir yanın eksik kalıyor . Hep arayıp duruyorsun öteki yarını.

Bir ruh bedene sığmadığında başlar aşk. Biz kadınlar bazen aşk başlarken içimizde biryerlerde biteceğini biliriz ama hiç itiraf edemeyiz kendimize, bilmemezliğe geliriz hep.

Geçmiş ile ilgili her şeyi unuttum . Sen kimsin birtek onu anlamak istiyorum. Kafamda benimle yıllardır yaşayan, beklediğim erkek, kimsin sen ? Dünyanın bir yerinde nefes alıyorsun .

Elimi tutup , gözlerimin taa içine bakacak seni aradım durdum. Bazıları baktı ama içimi göremedi, bazıları içimi gördü ama yoruldu uğraşmaktan, yıkamalar karşılarındaki kalın duvarı.


Yine de sevdim onları , hepsi iyi adamlardı ama aşık kalamadım kimseye. Hep seni aradım , ne istediğimi bilmeden değişen yüzlere yerleştirdim karakterini, uymadı çoğuna, bazısına uydu ama kendi gerçek kimliği isyan etti zamanla fırlattı attı seni. Yine de sevdim hepsini, iyi insanlardı . Hepsi mutlu olsun isterim . Ve seni bulmalıyım artık. Hep son sevilen mi olacaksın merak ediyorum? Ya üstüne başkasını da seveceksem ? "***********

Güzel yazmışım. Aşk aslında eğlenceli bir oyun. Ama çok yorucu . Benden mola, uğraşamayacağım bir süre aramakla, nerdeysen nerdesin , birazda sen beni ara, sıkıldım senden..

7 Eylül 2008 Pazar

YORGUNUM

Bu gece yazacak gücü bulamıyorum kendimde. Yorgunum, bedenim kadar ruhumda yorgun ve üşümüş. Tatile gitmek istiyorum, o ha, daha ne tatili demeyin bana lütfen . Sıcak bir yere ihtiyacım var. Ruhumun dinlenmesi lazım.

İlk aklıma gelen beyaz bir yelkenli örneğin .. Güvertesinde olmak, rüzgarı yüzümde hissetmek, dalgaların sesini dinleyip, uyumak istiyorum. Bu yelkenli son günlerde durmadan hayallerimi meşgul etmeye başladı. Üzerinde daha sonra yazacağım.

İki hafta önce Oxford'a gittiğimizde muhteşem binalar arasında gizlenmiş çok güzel bir bahçe gördüm. Yemyeşil bahçede duran yanyana iki sandalyeye kilitlendi gözlerim. Nedense içimi çok burktu bu halleri, sanki iki sevgili gibiydiler. En son kimler oturdu acaba üzerlerinde, belki yılların sevgilerini yıpratamadığı yaşlı bir karı koca, belki sevdiğinin hiç dönmeyeceğini bilen yalnız bir kadın, belkide yeni tanışmış iki genç . Kimbilir ne sohbetlere, ne itiraflara şahit oldular. Oysa o anda boştular ve yanlızdılar . Beni seven biriyle gidip o sandalyelere oturup, konuşmadan muhteşem bahçeyi seyrettiğimizi düşledim. Konuşmadan hissettiğimizi ve huzuru düşledim sadece bir kaç saniye.. Sonra otobüs hareket etti, ben sadece iki kare fotograf alabildim..