19 Ağustos 2009 Çarşamba

Bölünmüş hayatlar



Facebook sayesinde yıllardır görmediğim kuzenimle bağlantıya geçtim. Yaklaşık 23 sene önce yazlıktaki havuzdan hiç çıkmayan, yanmaktan kapkara olmuş, tombiş sevimli bir veletti kendisi. 23 sene , tahmin edersiniz ki şimdi kocaman aslan gibi bir delikanlı olmuş. Resimlerini görünce gözlerim doldu. Amcam, kendisinden yaşça küçük sekreterine aşık olup, 2 çocuğunu ve karısını bırakıp onunla evlendi ve 2 çocuk daha yaptı. Yeni karısının baskısıyla ilk çocuklarıyla görüşmeyi kesti. Dolayısıyle zaten çok kuvvetli olmayan aile bağlarımızdan dolayı, yıllardır kuzenlerimden bir haber alamadım. Bizim ailenin erkekleri böyle hayırsızdır diyeceğim ama büyük amcam istisnaydı, karısına ve çocuklarına çok bağlıydı. -dı diyorum çünkü malesef iyiler çabuk gider, o da beyin kanaması geçirip aramızdan ayrıldı. Her gittiğimiz düğünde beni dansa kaldırırdı, çevirir eğlendirirdi. . Huzur içinde yatsın, bazen onu özlediğimi hissediyorum. Onun çocuklarıyla da görüşmüyoruz, karısı amcamın ölümünden ailesini suçladığı ve mal mülk kavgasına girdikleri için baba tarafıma küstüler. Ben bu zamanlarda yeni genç kızlığa adım atmış, dünyadan ve aile ilişkilerinden bir haberdim. O zaman ki güçüm aile bağlarını korumaya yetermiydi bilinmez tabi.
Şimdi düşünüyorum da bizim ailenin çocukları öyle yada böyle babasız büyümüş. Bu bir lanet herhalde, şu anda kardeşimin oğluda babasız büyüyor. Bunları düşününce tüylerim diken diken oldu ve içimde bir yerler sızladı. Ne uğruna parçalıyoruz hayatları, terk ediyoruz küçüçük çoçukları bilinmez. Kuzenimin güldüğü resimlerinde , yüzünde aynı acıyı gördüm bugün. Aynı bizlerdeki gibi. Bunu kendi yeğenimde görmeye katlanamam. Gerekirse akılsız kardeşimin kafasına vura vura oğluna sahip çıkmayı öğreteceğim. Baba sevgisi görmediği için şimdi o da evladına gerekli ilgiyi gösteremiyor. Ben bunun yeğenime olmasına izin vermeyeceğim.

26 Mayıs 2009 Salı

İnsan olmaktan istifa ediyorum...

Blog' umu takibe alan bir arkadaşın (Norveç Günlüğü) yazdıklarına göz atarken "don't look at me" yazısı ilgimi çekti ve oradaki linki okumak gafletinde bulundum. Zavallı bir pitbulla yapılan işkenceden bahsediliyor. Herkesten çok özür diliyorum ama bunu yapan kişiye veya kişilere bir çift lafın olacak "Bin beteri size yapılsın inşallah, size insan deniliyorsa ben istifa ediyorum insanlıktan bundan böyle."

Ama sadece bu yaratıklar* suçlu değil tabiki, onları bu şekilde yetiştiren anne-babalar, öğretmenler, devlet suçlu bizler suçlıyuz. Hala bu devirde beş metre çevresine bir kedi yaklaştığında havalara sıçrayıp, çığlık çığlığa bağıran kadınlar olduğu sürece, 3 yaşındaki oğlunun yerde yatan bir hayvanı tekmeyle havaya savurduğunu ballandıra ballandıra anlatan babalar olduğu sürece, barınaklar açıp sonrada içeri tıktığı hayvanları aç bırakıp birbirlerini parçalatan bir devlet olduğu sürece, bu düzen değişmez arkadaşlar.

Sevgisini karşılıksız veren bu canlara dokunduğumuz , canlarını acıttığımız sürece bizim sırtımız yerden kalkmaz, sürünürüz , beter oluruz.

Şu anda nefret doluyum. Çocuklara ve hayvanlara yapılan eziyetleri affetmem mümkün değil, böyle yaratıklara lanet okuyorum, küfrediyorum.

Ben ne mi yapıyorum hayvanlar için? 3 tane canım kadar sevdiğim kediye annelik yapıyorum, sokak hayvanlarına gerçekten yardımcı olduklarını düşündüğüm "Barınak gönüllüleri derneği" ne her ay düzenli bağış yapıyorum**, sokakta gördüğüm her hayvanın başını okşamaya çalışıyorum. Sizlerde birşeyler yapın, insanım demek istiyorsanız sizden sevgi bekleyen bu canlılar için birşeyler yapın. Yoksa insanım demeye utanacak hale geleceğiz ve bir gün yok ettiğimiz her güzellik için fazlasıyla bedel ödeyeceğiz.

* İnsan olamayacakları için yaratık kelimesi uygun geldi.
** Destek vermek isteyenler dernek sitesinden mail order formuna ulaşabilirler. Merak etmeyin gönlünüzden ne koparsa kredi kartınızdan o çekiliyor. Gerçekten çok güzel çalışmalar yaptılar hayvanlar için. Keşke sadece maddi olarak değil fiilende destek olabilsem onlara ama elimden gelen şimdilik bu kadar.

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Neden yazamıyorum?


Sevgili Elvan artık yeni birşeyler yazmam gerektiğini hatırlattı geçenlerde..
Ben istemezmiyim yazmayı, her okuduğum blogta gaza gelmiyormuyum ben de yazsam diye. Hemde yazacak o kadar çok şeyim varken, yüreğim ve zihnim bu kadar dolmuşken yazmamak, cerahati akmayan bir yara taşımak gibi.. Tembellikten mi yazmıyorum , yoksa dürüstlüğümü kaybettiğimi düşündüğümden mi bilmiyorum. Kendimi herşeyi açıkca yazacak gibi hissetmediğim zamanlarda yazmaktanda vazgeçiyorum.

Umarım bu kıvranmalarım başlangıç olur. Kafamda çok şey var..Paylaşmalıyım..